uçurumun kenarında

vakti gelmiş bir özgürlüğü
tam da uçurumdan atlamışken
bileğinden kavramış bulunmaktaydım.
rüzgarın uğultusu kulaklarımda
- gürültülü bir orkestra -
çello muydu neydi bu
ya da üflemeli bir çalgı mıydı
ama ölümün sesi olsaydı, bu olurdu.
uğulduyordu rüzgar.
velhasıl kelam,
ellerim oldukça kaygandı
- ve özgürlük de epeyce ağır -
özgürlük senden,
benden ağır!
tutsak çocuklara daha ağır
ve geleceğine koşarken vurulmuş
şiddet mağduru bir kadına büyük bir yüktü.
bileğinden yakaladım onu
 - kıskıvrak -
özgürlüğü yakaladım anlıyor musunuz, bileğinden.
bir adam, güzel bir kadına
uçurumun kenarında
zorla sahip olmak istedi.
ben de aşağıya ittim onu
ittim, acımadım.
hem de ayağımla ittim
tekme attım ona!
düştü, gözlerimin önünde
aşağıya düştü!
uçarken havalanamadı
ben havalanır sanmıştım oysaki,
ama düşürdüm onu.
düştü yani, öldü anlıyor musunuz?
ben yine de yakalamıştım özgürlüğü,
bileğinden,
yakalamıştım onu.
yaşlı bir amca belirdi
uçurumun kenarında
küçük bir kızın dövmesini yaptı suratıma
hem de suratımın tam ortasına.
"onu bul" dedi.
bul, özgürlüğünü yakala dedi
- ama bileğinden -
yakaladım onu işte, tam da bileğinden yakaladım
- ama küçük kız kim, küçük kız nerede -
nereden bileyim
hem ben uçurumun kenarında
özgürlüğü bileğinden yakalayan biriyim
onunla meşgulüm amca..
yaşlı amca "bul onu" dedi,
"bileğinden tut".
uçurumun kenarındaydım
rüzgarın uğultusu sağır etti beni
ve bileğinden yakalamıştım,
özgürlüğü, bilmem küçük kız nerdeydi
gözlerim kapalıydı, gözlerimi açtım
küçük bir kız duruyordu karşımda
uçurumun kenarındaydı
yaşlı amca bul demişti
buldum onu!
yüzünü bana döndü
gözlerim gözlerine değdi
ve aşağıya atladı
...
uçamadı, uçar demiştim
o kız bendim.
uçamadık, uçarız demiştim.
tutamamıştım özgürlüğü,
tutamamıştım
bileğinden...





Comments

Popular posts from this blog

turgut uyar ve palyaço ile söyleşi

yok